Rekorlar, güzel goller, yıldızlaşan isimler, hat-trick’ler, çalımlar, kavgalar, olaylar, olaylar, olaylar… Dünya Kupası’nda oynanmış unutulmaz 10 maçta bunlar ve çok daha fazlası var. Tanrı bile işi gücü bırakıp bu maçlardan birinde gol attı, az şey mi!
10 İsveç 2-5 Brezilya Final, 1958
Çoğu kişiye göre Brezilya’nın ilk Dünya Kupası zaferinin mimarı tek başına Pele olsa da final maçında sahada ondan fazlası vardı. 35 yaşındaki Nils Liedholm henüz dördüncü dakikada İsveç’i öne geçiren golü atarak, finalde gol atan en yaşlı futbolcu olmuştu ancak bu gol favori takımın ateşlenmesine de neden oldu. Vava attığı iki golle final maçında iki gol birden atan ilk oyuncu olurken; Pele’nin iki, Mario Zagallo ve Agne Simonsson’un birer golü maçı, tarihin en gollü Dünya Kupası finali haline getirdi. Pele attığı ilk golle (topu İsveç savunmacısının üzerinden aşırtarak voleyle ağlara göndermişti) hem finalde gol atan hem de kupayı kazanan en genç oyuncu oldu. 17 yaşındaki bu genç adam son düdükten sonra gözyaşlarını silerken takım kaptanı Luiz Bellini, Brezilya adına Dünya Kupası’nı kaldıran ilk oyuncu olmanın şerefini yaşıyordu.
9 Arjantin 2-1 İngiltere Çeyrek Final, 1986
Tek bir maça Dünya Kupası tarihine geçecek iki ayrı golün sığması bile bu maçı unutulmazlar arasına sokmaya yetiyor. Diego Maradona 55’inci dakikada havalanan bir topa boyu yetmeyince kafası yerine Tanrı’nın Eli’yle dokunmuş ve ülkesi Arjantin’le Falkland Adaları nedeniye savaşa tutuşmuş İngiltere’ye saç baş yoldurmuştu. Sonrasında da İngiltere defansını ipe dizmiş, hatta Terry Butcher’ı iki kez çalımlamış, kaleci Shilton’ı da geçip topu boş kaleye bırakmıştı. Gelmiş geçmiş en güzel goldü! Birçokları için bu iki gol ezilenlerin, “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk” başta olmak üzere ezenlere attığı iki tokattı. Sonrası Arjantin ve Maradona için yarı final, final ve şampiyonluk!
8 Hollanda 1-2 Batı Almanya Final, 1974
Hollandalılar önceki turlarda harikulade oynamıştı, final maçında henüz rakipleri topa değmeden ilk golü de bulmuşlardı. Üstelik birçok şansı da değerlendirememişler, Bernd Hölzenbein, Paul Breitner’in beraberliği getiren penaltısına yol açan pozisyonda kendisini yere atmıştı. Buna karşılık Berti Vogts’un Johan Cruyff’a yaptığı markaj gayet ustacaydı, ayrıca Almanların bir golü haksız yere verilmemiş ve bir diğer penaltı itirazları da sonuçsuz kalmıştı. Sonunda Dünya Kupası şampiyonluğu olsa da bu maç, Hollandalılar için daha da özeldi. “Tek istediğim şey onları küçük düşürmek” diyordu Wim van Hanegem, İkinci Dünya Savaşı’na gönderme yaparak. “Onlar benim babamı, kız kardeşimi ve iki erkek kardeşimi öldürdü. Onlardan nefret ediyorum.” Bu durumu umursamayan Gerd Müller’in muhteşem dönüşü ve bitirişi, total futbolun dünyanın zirvesine çıkmasını engelledi. Belki de Hollandalı futbolcular finalden çok sürekli düzenledikleri çılgın havuz partilerine odaklanmıştı!
7 Uruguay 4-2 Arjantin Final, 1930
Uruguay’ın 90 bin kapasiteli Centenario Stadı maçın başlamasına 1 saat kala tamamen dolmuştu. 20 bin Arjantinli, Gümüş Nehir’i aşarak final maçını izlemeye gelmişti. Konuk ekibin forvet oyuncusu Francisco Varallo’ya göre bu sayı yeterli değildi. İlk finalin hayatta kalan tek oyuncusu Varallo, 2009’da hayata gözlerini yummadan kısa bir süre önce şöyle demişti: “Takım arkadaşlarım maçı kazanmaya korkuyordu. Düşmanca bir atmosfer vardı ve Uruguaylılar bizi tehdit ediyordu.” Maçtan önce kendi üretimi olan topu kullanmak için yapılan para atışını kazanan Arjantin devre arasına 2-1’lik üstünlükle girmişti. Uruguay, maçı Santos Iriarte’nin ve 13 yaşındayken kolunu elektrikli testereye kaptırarak kaybeden Hector Castro’nun golleriyle kazanırken, taraftarlar evlerine son dakikada attıkları kafa golüyle daha da mutlu dönüyordu.
6 Brezilya 1-7 Almanya Yarı Final, 2014
Brezilya’nın yıldızı Neymar, çeyrek finaldeki Kolombiya maçının sonlarında sakatlanıp yarı final kadrosundan çıkarılınca yarı finalin sonucu önceden kestirilir olmuştu ama yine de kimse bu kadar kötüsünü beklemiyordu. Hatta Müller’in 11’inci dakikadaki golü bile Brezilyalılara karalar bağlatmamıştı; olanlar 23 ile 29’uncu dakikalar arasında oldu. Bu altı dakikaya Almanya tam dört gol birden sığdırmış, devreyi 5-0’a bağlamıştı. İkinci yarı oyuna giren Schürle de boş durmayıp iki gol daha atınca Brezilya’nın son dakika golüyle maç 7-1 sonlanmıştı. Bu skor Brezilya’nın 1920’den beri aldığı en büyük yenilgiydi. Almanya kadrosundaki Miroslav Klose 23’üncü dakikadaki golüyle Brezilyalılara bir başka darbe daha vurmuş, Ronaldo’nun Dünya Kupalarındaki en çok gol atan futbolcu rekorunu kırıp zirveye oturmuştu. Ayrıca Klose dört Dünya Kupası yarı finalinde gol atmayı başaran tek isim olma onuruna da sahip oldu.
5 İngiltere 4-2 Batı Almanya Final, 1966
Kenneth Wolstenholme’un klasik haline gelmiş anlatımını, Alf Ramsey’in uzatma dakikalarından önce yaptığı konuşmayı ve bunun İngiltere’nin büyük bir başarı yakaladığı son maç olduğunu unutun. Bu maç, haziran sıcağında Wembley’in ağır zemininde hücum etmek için yaratılmış iki takımın sahnelediği görsel bir şölendi. Dünya Kupası finalinde yapılmış ilk ve tek hat-trick savunma hataları, harika bir gol (Geoff Hurst’ün son golü) ve tartışmalı diğer iki gol. O gün üç gol birden atan Hurst’ün ilk uzatma devresinde kaydettiği “gol” çizgiyi geçmemiş olabilir ancak Almanya’nın 89’uncu dakikada attığı beraberlik golünün İngiltere lehine verilmesi gereken bir frikikten geldiğini ve pozisyonda Almanların topa elle müdahale şüphesi olduğunu unutmamak gerekiyor. İngilizlerin bu unutulmaz maç sayesinde kendilerini hâlâ dünyanın en iyisi olduklarını zannetmeye devam etmesi de karşılaşmanın büyüsünü devam ettiriyor!
4 Uruguay 2-1 Brezilya Final Grubu, 1950
Dünya Kupası’nda daha büyük şoklar yaşandı ancak hiçbiri, futbolu Maracanazo’da (Maracana Faciası) yaşananlar kadar değiştirmedi. Kimse maçı Uruguay’ın kazanabileceğine ihtimal vermiyordu. İsveç’i 7-1, İspanya’yı 6-1 yenen Brezilya kendine o kadar güveniyordu ki kutlamalar maçtan önce başlamıştı. Uruguay kaptanı Obdulio Varela buna cevap olarak, daha maç oynanmadan Brezilya’yı şampiyon ilan eden gazetelerin üzerine takım arkadaşlarıyla beraber tuvaletini yaptı! Uruguaylılar, 200 bin umut dolu Brezilyalı önünde geriye düştükleri maçı çevirerek ev sahibinin kutlama planlarını da mahvedince, ülkede yaşanan kalp krizleri ve intiharlarla sarsılan Selecao, Brezilya futbol tarihinin en kara gününü unutturmak için beyaz olan forma renklerini sarıya çevirdi. Bu sırada Edson Arantes do Nascimento isimli küçük çocuk ise babasının gözyaşlarını izlerken, bir gün onun için Dünya Kupası’nı kazanacağına söz veriyordu.
3 İtalya 4-3 Batı Almanya Yarı Final, 1970
Kimilerine göre asrın maçı Meksika’nın ünlü Azteca Stadı’nda oynanmıştı. İtalya daha 8’inci dakikada Roberto Boninsegna’nın 89’uncu dakikadaki golüyle öne geçmiş, bu üstünlüğünü son ana kadar korumuştu. Ancak 90’ıncı dakikada, hem İtalya’nın Milan’ında oynayan stoper stoperi Karl-Heinz Schnellinger’in (Milan’da 222 maçta forma giymiş, ama hiç gol atamamıştı!) son dakika golüyle maç uzatmaya gitti ve akabinde çıldırdı! Alman spiker “Hepimizin Schnellinger’i” diye ağlarken, İtalyanlar, Alman oyuncuyu Çizme’ye dönmeme konusunda uyarıyordu! Franz Beckenbauer köprücük kemiğini kırmasına rağmen askı ile oynayarak ikonlaştığı, Gerd Müller uzatma dakikalarında iki gol bularak efsaneleşeceğinin sinyalini verdiği o yarım saatte İtalyanlar yine de yapacaklarını yaptılar. Uzatmada Almanlar 94’te öne geçmiş, Tarcisio Burgnich ve Gigi Riva’nın golleriyle yine geriye düşmüş, 110’da Müller ikinci golüyle skoru 3-3’e taşımışlardı. Son sözü sadece bir dakika sonra Rivera söyledi ve kazanan İtalya oldu.
2 Batı Almanya 3-3 Fransa (penaltılarda 5-4) Yarı Final, 1982
Bu maçta her şey vardı. Yıldızlar, atılan dizler, kırılan çeneler, goller, uzatmalar, penaltılar… Tarihe geçen an ise 60’ıncı dakikada skor 1-1’ken Michel Platini’nin, Patrick Battiston’a yolladığı mükemmel ara pasın ardından yaşandı. Oyuna sonradan giren Fransız oyuncunun çektiği şut dışarı giderken ona doğru hava saldırısına geçen Alman kaleci Harald “Toni” Schumacher, kalçasıyla Battison’un elmacık kemiğine çarpmıştı. Battison bilinçsiz bir şekilde yerde kaldı. Dişleri kırılmış ve omuru zedelenmişti. Platini de “Onun öldüğünü düşünmüştüm” itirafında bulundu. Schumacher kayıtsız bir şekilde oyunun tekrar başlamasını bekliyordu. Savunma oyuncusunun yaşadığı bu pozisyon normal sayıldı ve Alman kaleci herhangi bir ceza almadan kurtuldu. O ana kadar maçta dirsekler atılmış, dizler havalarda uçuşmuştu. Bugünün anlayışına sahip bir hakem en az beş kırmızı kart çıkartırdır. Tresor ve Giresse’in golleriye 3-1’i bulan Fransa son dakikalarda çözüldü. Önce, sakatlık yüzünden oyuna sonradan giren Karl-Heinz Rummenigge farkı bire indirdi, altı dakika sonra Klaus Fischer’in muhteşem röveşatasıyla eşitliği sağladı. Uzatmalar ve ilk beşer penaltı çare olmayınca kabak altınca penaltcılara patladı. Schumacher, Maxime Bossis’in penaltısını kurtararak Horst Hrubesch’in maçı bitirmesine imkân tanıdı. “Bütün takım soyunma odasında sinirli ve şok olmuş bir şekilde 20 dakika kadar oturduk” diyor Platini. “Ancak yine de benzersizdi.”
1 Batı Almanya 3-2 Macaristan Final, 1954
Birçok tarafsız izleyici bile bu kupayı hatırlamıyor çünkü çoğuna göre Dünya Kupası tarihi, turnuvanın 1966 yılında renkli olarak tüm dünyada yayınlanmasıyla başladı. Oysa bu final maçı hem saha içindeki, hem de saha dışındaki aksiyonlarıyla “Bern Mucizesi” isimli filme bile konu oldu. Almanların o gün kazandığı şey sadece bir kupa değil, geçmişten duydukları pişmanlığı geleceğe yansıtmalarını engelleyerek ileriye iyimserlikle bakmalarını sağlayan bir kimlikti. Siyaset bilimcisi Arthur Heinrich, bu maçı “Federal Cumhuriyet’in doğduğu an” olarak tanımlıyor. Bugünden bakınca o finalde sahaya favori olarak çıkanların Almanlar olduğu zannedilebilir ama 66 yıl önce dünyanın en iyi takımı olarak Macaristan kabul ediliyordu. Zaten grup karşılaşmasında amatör futbolculardan kurulu Federal Almanya’yı 8-3 yenmişlerdi! Macaristan maçın ilk sekiz dakikasında Real Madrid ve Barcelona’nın gelecekteki yıldızları Ferenç Puşkaş ve Zoltan Czibor’un golleriyle 2-0 öne geçtiğinde yeni bir şovun fitilinin yakıldığı düşünülmüştü. Mucize ikinci devre gerçekleşti. Bazıları maçta doping yapıldığını öne sürerken, bazıları “Teutonic Vorsprung durch Technik”i (Almanlar çivileri çıkarılarak çamurlu sahaya uyum sağlayabilen adidas ayakkabı kullanıyordu) suçladı. Kendilerine fazla güvenen Macarların, Almanya’nın Max Morlock ve Helmt Rahn’la bulduğu gollerden sonra ritimlerini kaybettiği de söylendi ancak belki de bu sihirli maçın bir açıklaması yoktur. İşte bu yüzden bu maça “mucize” yakıştırması yapılıyor. Rahn kendisinin ikinci, Almanya’nın üçüncü golünü attığında geçmişten günümüze kadar kimsenin yapmamış olduğu bir şeyi yaptılar: Dünya Kupası finalinde iki farkla geriye düşen takımını galibiyete taşıdılar. Bu maç sadece Batı Almanya’nın savaş sonrasında yeniden doğuşunu simgelemekle kalmadı, ülkenin futbolda bir süper güç haline gelmesini de sağladı. Franz Beckenbauer’in 1954 senesinde milli takımın kaptanlığı yapan Fritz Walter için “Hiç şüphesiz 20’nci yüzyılın en önemli Alman futbolcusu” demesinin nedeni de buydu.
Comments